Cesaret korkunun yokluğu
değildir, hiç korkmamak da değildir. Korkuya rağmen bir şeyler yapabilmek için
fırsatlara odaklanıp harekete geçmek demektir.
Mustafa Bayındır
Sıcak bir yaz günüydü. Ara sıra kendimi dinlemek için gittiğim parkın
köşesindeki banka oturmuş sessizce izliyordum. Birkaç gün önceydi sanırım
yaşananlar. Birkaç belediye görevlisi geldi ve o koca Çınar’ı kesmek zorunda
kaldılar. Gözlerimden birkaç damla süzüldü ve hafifçe iç çektim dalgın dalgın
bakarak. Ben kendimi bildim bileli oradaydı o koca Çınar. Yıllar boyunca
geçirdiği hiçbir zorluğa boyun eğmemişti. Son hızıyla kuvvetli esen rüzgârların
eşlik ettiği fırtınalar, hiç bitmeyecekmiş gibi günlerce yağan yağmurlar, kutuplardan
geldiği söylenen dondurucu soğuklar ya da çöllerin esintisinin yaşattığı kavurucu
sıcaklar, geldi ve geçti. O hep dimdik ayaktaydı. Hiçbir zorluğa boyun eğmedi,
hiçbir engel onu orda durmaktan vazgeçiremedi.
Ta ki…
Biraz cesaretimi toplayıp bir belediye görevlisine yanaştım. “Nedir
durum? Neden kesiyorsunuz? ” diye sordum. “Çürümüş ve kurumuş içten içten
dedi.” “Nasıl olur? O koca, güçlü Çınar nasıl?” dememe kalmadan belediye
görevlisi devam etti. ”Böyledir beyim bu hayat. Çok ama çok çetin hava
koşullarına dayandı bu koca Çınar ama küçücük bir kurttu onun sonunu getiren.
İzin vermeyecekti içine girmesine ve orada büyümesine. Bak görüyor musun?
Bir yıla kalmadan o küçücük kurdun kemirdiği koca gövde şimdi kuru bir tahta
parçası. O koca Çınar’da artık yok. Sen sen ol küçük müçük deme, izin verme o
minik kurdun içine girmesine, yoksa sonun bu Çınar’dan farklı olmaz.”
Sevgili dostlarım hayat
hiçbirimiz için kolay olmadı ve olmayacak. Hepimizin farklı zamanlarda yaşadığı
fırtınalı anlar, dayanılması zor günler olmuştur. Hepimize çoğu zaman aşılması
zor bir engel tadında birçok deneyim yaşatmıştır hayat. Bu zorluklar ya da yaşanan
engeller değildir insanı yıkıma uğratan asıl yıkım o küçücük kurttan gelir.
Bu, boyutu küçük ama yok etme kabiliyeti yüksek kurdun adı;
ENDİŞE ve KORKU’dur.
Hayat bir oyun. İki tür oyuncu
var bu oyunda. KAZANMAK İÇİN oynayanlar ve KAYBETMEMEK İÇİN oynayanlar. Kazanmak için oynayanlar, fırsata
odaklanırlar. Öğrenmeyi, daha iyi olmayı ve çok kazanmayı isterler. Kaybetmemek
için oynayanlar ellerindekini kaybetmekten o kadar çok korkarlar ki
kazandıkları çok enderdir. Fırsata
odaklanmak, sınırsız olasılıklar sunar ve kazananlar fırsatlara odaklanırlar. Tehlike
ya da korkuya odaklandığınızda ise birincil kaygınız hayatta kalmak olur ve
tehlike sizi kontrol etmeye başlar. Korku sizi zarardan kaçınmaya ve “durumu
atlatmaya” yönlendirir. Tehlike bilinciyle hareket etme, seçeneklerinizi korkuyla bağlantılı alternatiflerle sınırlar. Korku adını verdiğimiz ve içimizi
kemiren bu küçük kurdun içten içe sizi kurutmaya çalıştığını ve hareketsiz
bırakarak sonu yaklaştırdığını unutmayın. Ben hiçbir şeyden korkmam diyenlere soruyorum hepimizde yok mu bu küçük kurtlar?
Yeterince
parası olmamasından duyduğu korkuyla her gününü endişe içinde geçenler
Sahip olduğu
sınırlı miktardaki parayı kaybetmemek için bir işe yatırım yapmaktan
kaçınanlar
Eleştirilmekten
ya da reddedilmekten korktuğu için insanlarla ilişkiye girmekten uzak duranlar
Başarısız
olmaktan korkup kendilerini adım atmaktan alıkoyanlar ve hareketsiz kalanlar
Korkuyla yaşanan, endişeli düşüncelerin hakim olduğu bir hayat eninde sonunda sürekli yaşan kaybetme korkusunu gerçekleştirecektir. Kaygılanmaya devam etmek kayıpları ve mutsuzlukları beraberinde
getirecektir. Tam da bu noktada yazar Florence Scovel Shin’in yazdıklarına
kulak verelim.
“Bir
insanla en yüce idealleri ve yüreğindeki arzular arasında korku ve kuşkudan
başka engel yoktur. İnsan kaygılanmadan istemeyi başarabildiğinde her arzusu gerçekleşir. Korkunun yerine inancı koymalıyız; çünkü korku inancın yön
değiştirmiş şeklidir; korku iyiye değil
kötüye olan inançtır.”
Korkmayı
bırakıp inanmaya başladığınızda fırsatlar kendiliğinden karşınıza çıkar ya da zaten
elinizin altında duran fırsatları fark etmeye başlarsınız. Korkmaktan vazgeçip kazandıran
olasılıklara odaklanmak ise başarıyı kaçınılmaz kılar. Korkularınızı, birlikte
olduğunuz ve beraber iş yaptığınız kişilere duyduğunuz sevgiyle, yaptığınız işe
ya da koyduğunuz hedefe bağlı olduğunuz tutkuyla ve fırsatlara olan inancınıza
odaklanarak yenebilirsiniz. Kuvvetle bağlı olduğunuz ve sizi dimdik ayakta
tutacak bu değerler kendi kendinize yaratacağınız korkularınızdan çok ama çok daha önemlidir.
Unutmayın ;
Limanda duran gemiler güvendedirler ama limanda durmak için yapılmamışlardır. Aksi takdirde limanda çürür giderler.
Unutmayın ;
Limanda duran gemiler güvendedirler ama limanda durmak için yapılmamışlardır. Aksi takdirde limanda çürür giderler.
Yorumlar
Yorum Gönder