“Bilgelik için tek anahtar devamlı
soru sormaktır… Sorgulayarak araştırmaya başlarız ve araştırarak doğruya
ulaşırız.” Peter ABELARD
Gelişen sosyal ağlar hayatımızın
her alanında önemli yer kaplıyor. Bu konu farklı uzmanlık alanlarınca, farklı
açılardan birçok noktada inceleniyor ama bugün benim değinmek istediğim durum,
her gün sayısı giderek artan ve kişilik profilinizi ortaya çıkardığı söylenen
testler. Siz hangi meyvesiniz? Siz hangi renksiniz?, Siz hangi çiçeksiniz? ve
daha birçoğu. Bunlarla ilgilenen ve cevaplayanların sayısı oldukça fazla. Çoğu
paylaşımda görüyorum ki herkes test sonuçlarının kendi profilini tanımladığına
inanarak izleyicileri ile bu durumu içtenlikle paylaşıyor.
Acaba gerçekten bilimsel
altyapısı olan testler midir? diye düşünerek kısa bir araştırma yaptım ve bu
aralar sosyal psikoloji alanında inceleme yaptığım bir konu ile ilgili bir
kitapta yukarıdaki süreci açıklayan enteresan bilimsel bir bilgiye rastladım ve
onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
İnternette kolaylıkla
bulabileceğiniz birçok testten bir tanesini yanıtladığınızı düşünün. Aşağıdaki
gibi bir sonuçla karşılaşıyorsunuz.
“Başkalarının sizden hoşlanmasına ve sizi beğenmesine gereksinim
duysanız da kendinize karşı eleştirel olma eğilimindesiniz. Kişiliğinizin zayıf
yönleri olsa da genellikle bunları telafi edebiliyorsunuz. Henüz yararlanmaya başlamadığınız
hazırda bekleyen oldukça geniş bir kapasiteniz var. Dışarıdan disiplinli ve
kontrollü görünseniz de içten içe telaşlı ve güvensizsiniz. Zaman zaman doğru
karar verip vermediğiniz, doğru şeyi yapıp yapmadığınız konusunda ciddi
endişelere kapılıyorsunuz. Belirli bir oranda değişiklik ve çeşitlilik sizi
mutlu ederken, kısıtlama ve sınırlardan rahatsız oluyorsunuz. Düşünce yönünden bağımsız
olmakla övünüyor, yeterli kanıt sunmadıkça başkalarının görüşlerini kabul etmiyorsunuz.
Öte yanda, kendinizi başkalarına içtenlikle açtığınız, sonradan bunu pek de
akıllıca bulmadığınız zamanlar oluyor. Kimi zaman dışa dönük, dost canlısı ve
sokulgan, bazen de içe dönük, ihtiyatlı ve ketum davranıyorsunuz. Bazı
heveslerinizi pek gerçekçi değil.”
Şimdi, okuduğunuz bu metin
hakkında ne düşünüyorsunuz. Biraz da olsa sizi yansıtmıyor mu? “Vay canına”
diyebilirsiniz, “inanılmaz bir test; nasıl da her şeyi bilmişler, tüylerim
diken diken oldu.” Eğer durum buysa bunu söyleyen bir tek siz değilsiniz.
Bertram Forer (1949) adındaki psikoloğumuz
yukarıda yazan sonucu bir grup öğrencisine dağıtarak paragrafın onları ne kadar
iyi tanımladığını 0=çok zayıf, 5=mükemmel ölçeğinde değerlendirilmelerini istemiş. Sonuç oldukça ilginç. Değerlendirmelerin ortalaması 4,26 puan çıkmış.
Bu da demektir ki öğrenciler farklı karakter yapılarına sahip olsalar da test
sonucunda kendi profillerini yansıttığı ifade edilerek verilen bu paragrafı, %85’i profillerini doğru tanımladığını söylemiş. Bu durum literatürde Barnum Etkisi olarak da
anılıyor. P.T. Barnum ABD’li bir iş adamı ve 1800’lü yıllarda güçlü pratik zekâsı
sayesinde insanların algılarını bir takım beyaz yalanlarla yöneterek ün ve servet
kazanmış bir şahsiyet. En ünlü sözlerinden biri “Her dakika bir keriz doğar.” Bu
kişinin yaşam biçimine dem vurularak, yapılan bu ve buna benzer araştırma sonuçları halk
arasında Barnum etkisi olarak adlandırılmış.
Neden çoğu kişi bu testler sonucu
ortaya çıkan kişilik tanımlarının kendilerine çok iyi uyduğunu düşünür?
Paragraftaki ifadeler her yöne çekilebileceği için herkes geçmişinde bu ifadelere
yakın (yani bu ifadeleri temsil eden) davranışlar bulabilir. Şu ifadeyi ele
alalım “Zaman zaman doğru karar verip vermediğiniz, doğru şeyi yapıp
yapmadığınız konusunda ciddi endişelere kapılıyorsunuz.“ Hepimiz buna benzer
anlar, yani bu ifadeyi temsil eden örnekler yaşamışızdır. Örneğin, kim hangi
okula ya da üniversiteye gideceği ya da hangi bölümü seçeceği konusunda önemli
bir karara varırken tereddüt etmez ki?
Tüm bu açılardan baktığınız da
körü körüne inanmaktan çok, her konuda yazılan her şeye inanmak yerine biraz
araştırmak ve sorgulamak önemli. Hangi kitap ya da hangi internet sitesi
yazarsa yazsın sunulan bilgiyi analiz etmeye, kendi yaşam biçimimize adapte
etmeye ve bilginin doğruluğunu peşinen kabul etmeden sorgulamaya ihtiyacımız var.
Hele de günümüzde basın yayın organları ve gelişen teknoloji ile sunulan bilgi
kirliliği göz önünde bulundurulduğunda buna gerçekten çok ihtiyacımız var.
İsterseniz şu malum testleri cevaplamadan önce bir
daha düşünün ve unutmayın;
“Hikmetli bilgi, tecrübe ile
desteklenmiş ve uygulanabilir özellikler taşıyan ilimdir… Hikmet, ilim ile
sanatın birleşmesidir.” Emlalılı M. Hamdi YAZIR
Yorumlar
Yorum Gönder