ZITLIKLARIN OYUNU


Kapı dışarıya da açılabilir, içeriye de. Asıl mevzu sen ne istiyorsun. Dışarı çıkmak mı içeri girmek mi ? Mustafa Bayındır

Erken kalkmanın keyfi,  yumuşak kızıllıktan ıssız maviye dönen gökyüzünü, sabahın ilk ışıklarında derin bir huzurla seyretmekle başlar. Radyoda hafifçe çalan müziğin tınısı duygularınızı kurcalar ve ruhunuzu minik bir sandalın içinde sessizce ve hissettirmeden geçmişe taşımaya başlar. Çocukluğumuzun uzun saçlı, değişik bıyıklı ve gülen yüzlü abisi Barış Manço’dur mikrofondaki. Barış abinin, yaşanmışlıkları içinde barındıran ve derin felsefesi ile insanı etkileyen o mükemmel parçalarından biridir çalan.

“Dönence” 

Simsiyah gecenin koynundayım yapayalnız bekliyorum
uzaklarda biryerlerde güneşler doğuyor
Görüyorum dönence…..

Dönence biri Kuzey’de diğeri Güney’de olan iki ayrı görünmez çizgiyi tanımlar. Onlar bir araya gelmeleri imkansız dünyayı saran iki görünmez çizgidir. Dünyanın eksen eğikliği nedeniyle güneş ışınları sadece bu iki çizginin olduğu bölgeye yılda bir kez doksan derece ile düşer ve sonra tekrar yön değiştirir. İşte bu yön değiştirdiği yerdir görünmez dönence çizgileri. Bu hali ile zıt kutupları ve sonu gelmez bir döngüyü tanımlar bu görünmez çizgiler. Barış abi de bu parçanın güftesini kaleme alırken benzer bir felsefeden yola çıkmıştır.

“İnsanın kendinde olmayanı arama içgüdüsü”

Dünya, dönence adı verilen bu iki meridyeni, iki ayrı kutupta nasıl barındırıyorsa, insanoğlu da zıt kutupları içinde barındıran bir varlık olarak yansır evrene. Dualite adı verilen ikilemlerle algılarız hayatı. İyilik ve kötülük, gece ve gündüz, siyah ve beyaz, karanlık ve aydınlık, sevinç ve üzüntü, öfke ve sakinlik, sevgi ve nefret ve daha birçoğu. Kış mevsiminde soğuktan şikayet eder yaza özlem duyarız, yaz mevsiminde sıcaktan şikayet eder kışa özlem duyarız. Sonbahar İlkbaharı kıskanır, geceyse gündüzü. Hiçbir şeyi tam yaşayamaz insanoğlu. Hep yarımdır yaşananlar. Olmayana ulaşma çabası sürekli bir beklentiye yol açar, sürekli beklenti ise hiç bitmeyen kısır bir döngüye. İşte bu kısır döngüdür tatminsizliğin doruk noktası ve hiç bitmez bu olmayana olan özlem.

Sürekli olmayanı arama bilmecesi ve ikilemlerin anlamsızlığı yetmezmiş gibi bir de yargılar sonucu oluşan ikilemler girer işin içine. Ekmek pişirdiğimiz ateş iyidir bizim için, derimizi yakan ise kötüdür. Her ikisi de özünde melek olmasına rağmen şeytan kötülüğü ifade eder çoğu zaman. Oysa ateş her zaman ateştir ve melek de her zaman melek. Onları ihtiyaçlarına göre sınıflandıran bizim hayatı algıladığımız ikilemlerdir.

Hayat neyi yaşadığınız değil yaşadığınızı nasıl algıladığınızdır aslında. Kötü içinde iyiyi, iyi de içinde kötüyü barındırır. Karşıtlardan biri diğerinden bağımsız olamaz. Bu açıdan değerlendirildiğinde olmayanı arama çabası anlamsızlaşır. Çünkü gerçekleştirilen her beklenti aslında içinde yeni bir karşıt kutbu barındırır ve yeni bir olmayanı arama çabasına iter ve hayat bu şekilde eriyerek biter.

Neyi yaşadığınız değil, nasıl yaşadığınız önemlidir. İnsanın var olma çabasını destekleyen olmayanı arama arzusu, evreni tuval olarak kullanıp yaşam adını verdiğiniz resmi çizerken her zaman ihtiyaç duyduğunuz hayal kurma gücünüzü ve yaratıcılığınızı temsil eder. Hayal kurma gücünüzü ve yaratıcılığınızı öğretilmiş çaresizlikle yok saymak yerine, resminizi güzelleştirmek için kullandığınızda denge kurulmuş demektir.

Vietnamlı bir öğretmen olan Thich Nhat Hahn’ın dediği gibi;

Ne olur beni gerçek isimlerimle çağır ki,
Tüm ağlamalarımı ve gülüşlerimi bir anda duyayım,
Acımın ve neşemin bir olduğunu göreyim.

Yorumlar

  1. Kaleminiz de Eğitimleriniz gibi İnsanın Kendine olan borcunu unutmamasını ve en büyük sermayemiz olduğu halde bazen çaresizlikle adeta yön tayin edemeyen bir pusula gibi hoyratça unuttuğumuz, Kendimize emek vermenin değerini hatırlatıyor bana...
    İnsanı değerli kılıyor olmak ve bunu ona fark ettirebilmek yani sizin deyiminizle “farkındalık” yaratma becerisi kazandırmak inanılmaz bir erdem. Sizin eğitimlerinize katılabilmiş olup bu farkındalıktan payıma düşeni alabilme şansım olduğu için çok mutluyum
    Yüreğinize Kaleminize sağlık iyilikler ve başarılar dilerim…

    YanıtlaSil
  2. 2012 yılının Nisan ayından bu yana geçen 2 yılda yazdıklarımın bir kalbe dokunduğu fikrini somutlaştıran ve iyi bir şeyler yapmaya çalışan bir insanoğlunu yaptıklarının boşuna olmadığı konusunda emin olmasını sağlayan ve yapmaya devam etmesi için teşvik eden benim için çok değerli bu yorumunuz için çok teşekkür ederim. Sevgiyle kalın

    YanıtlaSil

Yorum Gönder